DUTLARLA YÜRÜYÜŞ
Elazığ yıkılmışlığını onarmaya çalışan ve yeni ümitlerle yaralarını sarmalayan bir şehir olarak karşılıyor bizi. Hızlıca geçtiğimiz acılara herkes ne kadar içerler bilemem ama benim gözümün önünde toprak yüzlü çocuklar gülümsüyor.

DUTLARLA YÜRÜYÜŞ

Elazığ yıkılmışlığını onarmaya çalışan ve yeni ümitlerle yaralarını sarmalayan bir şehir olarak karşılıyor bizi. Hızlıca geçtiğimiz acılara herkes ne kadar içerler bilemem ama benim gözümün önünde toprak yüzlü çocuklar gülümsüyor.

DUTLARLA YÜRÜYÜŞ


Biz biraz da aklımızdaki şeyi engel tanımadan yapmakla meşhuruz galiba. Aklımız  Ölbe Vadisi’nde ve biz o yolu bulmaya gidiyoruz.
Elazığ yıkılmışlığını onarmaya çalışan ve yeni ümitlerle yaralarını sarmalayan bir şehir olarak karşılıyor bizi. Hızlıca geçtiğimiz acılara herkes ne kadar içerler bilemem ama benim gözümün önünde toprak yüzlü çocuklar gülümsüyor. Düşüp ayağı kolu yare bere içerisinde olan çocukların gözyaşlarını silecek ve teselli edecek büyüklerine, başlarını okşayacak merhametli ellere ihtiyacı vardır.Ben umudumu kesmemekle meşhurum.Yeni yeni oyunlar kuruyorum yüreğimce o çocuklara ve el sallayıp geçiyorum.
Elazığ’da bulunan Harput Kalesi pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, değişik efsanelere konu olmuş   kültür miraslarımızdan. Merkeze 7 km uzaklıkta dağlık bir alanda yer alıyor.Bütün şehir ayaklarınızın altında sanki.Arabanızla rahatça kalenin önüne kadar gidip park edip çocuklarınızla bile gezebileceğiniz bir yer.Lokanda ve kafeleri mevcut.Kale dışında müze, cami ve kilise gezilecek yerler arasında.Öğle sıcağına denk gelmezseniz rehberiniz olmasa bile rahatça gezebilirsiniz.
Harput heybetli. Bir hükümdar gibi karşılıyor sizi. Tarihi ve gezilecek yerleri hakkında elinizi nereye atsanız bilgi edinirsiniz elbette.Ama ben ne  tam anlamıyla gezebildim ne de kale hakkındaki efsaneleri  size anlatabilirim.Aklım Meryem Ana Kilisesi’nde kaldı sadece.
Zamanın yetersizliği ve bizim geç kalmışlığımızla artık yolumuza düşmeliyiz deyip ilerlemenin vakti. Kaleden aşağı vuruyoruz kendimizi. İlk önce Buzluk Mağarasına gidiyoruz. Doğal klima demek bence kesinlikle çok basit kaçar.İçeride müthiş bir soğukluk var.İliklerinize bile işleyebilir. Giriyorsunuz üşüyorsunuz, donuyorsunuz  hatta içtiğiniz su şişelerini ve çöplerinizi bile atabiliyorsunuz. Ne güzel değil mi? Doğa zaten sizin pisliklerinizi görmezden gelecektir. Bilmiyoruz, bilmeyeceğiz ve ne zaman değerlerimize sahip çıkacağız bilmiyorum.
Alıçlar ah alıçlar her  yerdeler. Siz ne güzelsiniz ne özelsizin öyle .İkramın ne hoş Ya Rabbi.Selam olsun deyip yollarda hiçbir tabela hiçbir yol göstergesi hiçbir isim göremeden Ölbe’yi arıyoruz.Soruyoruz tabi sormaz olur muyuz.Aldığımız cevaplar bile harika yazmaya kıyamıyorum.
Merkeze 15 km uzaklıkta Harput Kalesinden sonra Göllübağ Mahallesi mevkiinde Ölbe Vadisi ve Deve Mağarası doğa severlere kucak açıyor.
Benim güzel yol tarifimle hemen bulacağınıza eminim. Harput Kalesini arkanıza alıyorsunuz,mezarlıktan geçip duanızı okuyup, kireç ocağından çıkan kamyonetlerin  tozlarının arasından sıyrılıp küme evleri tabelasını görüp  orayı es geçip sağa dönüp toprak yola geçiyorsunuz.İşte vadi önünüzde.
Bir Musa amca olamıyor kimse bize. Vadideki çoban Musa amca selam veriyor asasıyla.Hoş geldiniz diyor ilk defa biri. Biz vadiye indiğimiz yerde başlıyor benim de muhayyilem. Koşup yetişiyorum, veriyor asasını bana “hadi şu alt taraftaki inekleri çıkart bakalım” diyor. Biz vadiyi gezeceğiz diyorum.” Şurada dut ağaçlarının oradan suyu takip edeceksiniz ileride Deve Mağarası var “ deyip gülümsüyor.
 Benim fotoğrafımı niye çektiniz ki diyor  mahçupca. Olur mu öyle şey amcacım sen bu vadinin çiçeği gibi karşıladın bizi benim dut ağacının üzerinde kurduğum hayallerim kadar güzelsin diyemesem de seninle başladı vadi gözlerimde, seninle yol aldı ayaklarım. Ayağın taşa değmesin, ayaklarına taş değmesin. Kıymetini bilsin  şu dağlar da seni yolsuz susuz bırakmasın.
Vadideyiz. Ölbe Vadisi yolu bizi yormuyor. Alıçlar, dutlar, yemişenler görmedik ama sanırım bir çok meyve size sularla birlikte eşlik ediyor. Eskinin açlık dönemlerinde bu ikramlar yolcuları bir güzel karşılıyor olmalı. Bize de iyi geliyor alıç ve yemişenler. Dağlarına hayran kalıyorum. O yukarılarda yürümeliydik diyorum içerimden. Bir daha gidebilirim evet bir daha gitmeliyim oralara .Aklı başında yürümeliyim sabahın seherinde. İçime o dağların cesaretini doldurmalıyım. Kimler gelip geçti hayal etmeliyim diyorum. Bu duygularla Deve Mağarası görünüyor bize.
Deve Mağarası kervanları karşıladığı gibi bizi de karşılıyor. Büyük bir mağara. Rivayetlere göre kervanların konakladığı , eşkiyaların dinlendiği bir yermiş. O vadiye o dut ağaçlarını kim dikmiş bilinmiyor ama sağ olsunlar. Meri dostum geliyor aklıma. Gittiğimiz yerlerde bir bakmışsın bir tohum atıvermiş oralara. Gözlerim ışıldıyor. Böyle böyle oluyor dostlar. Sen dikersen. Ben ekersem .O bakarsa. İşte böyle arkadaşlar. Tam gezememenin hüznüyle yeni bir kanyonun kırıntılı anılarını bırakıyorum şuracığa. Olur da gitmek isterseniz birlikte gelirim çağırın olur mu?


En derin selam ve muhabbetlerimle …


Sevcan .


İşte böyle böyle….
 

PAYLAŞ: