Bir Tatlı Huzur Almaya Geldik
Ruhunuzu esir bırakamazsınız. İçinizde uçuşan kelebekleri durduramazsınız. Heyecanınızı ve hayretlerinizi dindiremezsiniz. Ve dahi bunlara engel olmaya,  müdahale etmeye kalkışan olursa fırsat vermemelisiniz. Hayallerinizi satmamalısınız. Düşünmelerine bile fırsat vermemelisiniz. Biz hayallerimizin peşindeyiz.

Bir Tatlı Huzur Almaya Geldik

Ruhunuzu esir bırakamazsınız. İçinizde uçuşan kelebekleri durduramazsınız. Heyecanınızı ve hayretlerinizi dindiremezsiniz. Ve dahi bunlara engel olmaya,  müdahale etmeye kalkışan olursa fırsat vermemelisiniz. Hayallerinizi satmamalısınız. Düşünmelerine bile fırsat vermemelisiniz. Biz hayallerimizin peşindeyiz.

Bir Tatlı Huzur Almaya Geldik
Ruhunuzu esir bırakamazsınız. İçinizde uçuşan kelebekleri durduramazsınız. Heyecanınızı ve hayretlerinizi dindiremezsiniz. Ve dahi bunlara engel olmaya,  müdahale etmeye kalkışan olursa fırsat vermemelisiniz. Hayallerinizi satmamalısınız. Düşünmelerine bile fırsat vermemelisiniz. Biz hayallerimizin peşindeyiz.
Bugün mavinin tonlarıyla buluşmak için sabahın seherinde yolları arşınlamayı göze alabilmekti huzur. Beyazlığın saflığında gökyüzü henüz gözlerini açmamışken bir ağacın sakin ve sükûnet içerisinde yalnızlığını size bahşetmesiydi huzur. Mavi suların henüz güneşin ışıklarının aydınlatmadığı dalgalarında karşıda bütün endamıyla sizi ağırlamaya gelen teknenin varlığıydı huzur.
Size yol güzergâhından biraz giriş yapıp yola revan olmaktan bahsetmek isterim. Arapkir yolu üzerinden yolun sağ tarafından Çiftlik Köyüne doğru çeviriyorsunuz yönünüzü. Etraf henüz aydınlığını sergilemeden dünden bütün yalnızlık şiirlerini üzerine giyinmiş, bütün acıklı türküleri tek başına dinlemiş ve dahi gözyaşlarını kendi dallarıyla silmiş  yalnız ağacın  sizi selamlamasıyla yola devam ediyorsunuz. Kavun kokularını alır mısınız bilmem ama bu vakitler giderseniz yolun kenarında istiflenmiş bir topluluğun size gülümsediğini görürsünüz. Baraj Gölü Sahili'ne ulaşmadan henüz ağarmayan günün başlama sancısında siz de bizim gibi kapısının önünde aydınlığı gözleyen teyzeyi görür selam edersiniz.
Gökyüzü ve yeryüzü birbiriyle atışıyordu sanki o dakikalarda. Renk cümbüşü içinde nereye bakıp hangisine hayret edeceğinizi şaşırıp dururken insanın diline bir "SubhanAllah" düşüren havanın görkemi sizi karşılarken sizde bütün o içinizdeki yorgunluğu ve kırgınlığı ufaktan bırakıyorsunuz kendi haline.
Mahmur bakışlı bir kaç kişinin bakışları arasında henüz güneş yüzümüze doğmadan teknemize yerleşiyoruz. Güneşin üzerinize nerede ve nasıl doğacağını bilemezsiniz ve doğup doğmayacağını da. Bizim yüzümüze Elazığ Saklı Kapılar yolculuğunda dokundu. Günün sessizliği de teknemizin motor sesiyle Merhaba dedi böylece ve biz bir tatlı huzur almaya geldik dedik karşıda henüz uyanmamış köylere, kanyonlara, mavi baraja, balık tutan sessizliğe, doğmaya yüz tutmuş güneşe ve bize rehberlik edecek olan kıymetli Ali Cebarlıoğlu'na.
Merhaba :))
 Kendisi Elazığ Baskilli. Çocukluğunun buralarda geçtiğini söylüyor. Buraları adımız gibi biliriz köyümüzde şu karşıda deyip gösteriyor bize... Vira Bismillah deyip yüzümüze vuran güneşin hafif sıcaklığıyla başlıyoruz gezimize.
Biz dostlarımızla o kadar güzel bir güne Merhaba diyoruz ki, insanın saniye saniye anlatası bu yerde yüzümüzde kocaman tebessümlerle anın keyfini çıkarmaya söz vermişliğimizle sizlere de bir nebze merak ve heyecan bırakan hallerimizle hallenmeniz için kelimeleri çoğaltıyorum belki de.
İki şehir bir nehir. Arapkir - Baskil. Muhteşem doğa ve siz yaklaştıkça size yolu gösterircesine selamlayan martılar. Merhaba.
Küçük küçük halleriyle zıplayıp duran ve bize ah nerede kaldınız diyen mutlu balıklar... Merhaba.
Görkemli, tutkulu ve bakın buradayız diye heybetiyle durup kendisini sergileyen mağaralar, kanyonlar ve deli mavilik ... Hoşbulduk.
Yüzümüzü okşayan rüzgar ve sana da selam olsun diye diye Tepesi Delik Mağaraya bakış ata ata, başımızın üstünde uçan kuşlar ve tepemizde gökyüzünü rahat görebileceğimiz bir büyük delik. Rehberimizin yardımıyla biraz yukarlara tırmanıp mağarayı daha yakından keşfetme merakımız. Çekilen fotoğrafların görkemini görüp değerlendirin ve hissedin isterim. O anları yaşamanızı ve damla damla akan suyun bıraktığı izlere dokunmanızı teklif edebilirim.
Ben her yere bakışlarımı bıraktım. Arkadaşlarım anı dondururken ben de gözlerimle süzdüm her bir kareyi, gülümsedim ve hayretlerimi bıraktım ana. Tadını çıkara çıkara adımladım her bir noktayı.
Bugün burada basamadığımız, çıkamadığımız her bir mağaranın tarihi ve arkeolojik yapısını gözlemleyip, bu güzel mekânlarla karşı karşıya kalıyorsunuz. Bilmem kaç yıllık oyuklar, delikli taşlar, yuva yapmış kuşlar, tersten ağaçlar, kalıntılar, birbiri üzerinde nasıl durduğunu merak ettiğiniz kayalar. Taştan oyulmuş merdivenler. Coşan balıklar, süzülen martılar ve bir melodi gibi teknemizin motor sesi. Bakışlarınızı korkutan yüksek yüksek kayalıklar, yaşam katılmış mağaralar, dağlar, taşlar. Bütün mağaralara tırmanmanız imkânsız. Ekipman olsa bile dolmuş kayalıklar  zamanla. Sadece bakıyorsunuz ve mecburen çıkamadığınız taştan oyulmuş merdivenleri görünce bir ah çekiyorsunuz derinden. Nereye bu gidişler. Kime gider bu yol. Hangi adımlar atıldı bu basamaklardan. Uçurum ve uzun merdivenlere son bir bakış sadece. Ayrılıyorsunuz teknenizle.
Karaleylek Kanyonu bekliyor sizi. Oturup bir güzel manzaraya karşı kahvaltımızı  yapalım diyoruz. Öyle mağara deyip geçmeyiniz lütfen, elinizi uzattığınız yer Malatya, çayınızı yudumladığınız yer Elazığ, manzara mavi ve coşkulu. Ortası muazzam bir nehir. Nasıl ? Çok güzel değil mi? Yediğiniz şeyin ne önemi var .O sizin damarlarınıza kadar inen dinginlik, boğazınızdan geçen huzur ve bakışlarınıza değen tatlı bir sabah. Nasıl da ballandıra ballandıra anlatıyorum değil mi? Ya içimden geçirip kelimelere dökemediğim. Daha bu ne ki... Daha bu ne ki..
Kendini saklamış sanki. Kendini esirgemiş bir yere doğru uzanırken martıların yol gösterip konduğu kayalıklara tam da dalmışken susamış ve nehre doğru akıp gelen koyun sürüsü. Bir tablo gibi. Bakın bakın. Seyredin sadece. Ben seyrediyorum. Hem de doyuncaya kadar seyre dalıyorum anı. Koyun sürüsünün başındaki çobana imreniyorum. Onun huzuru kıskanılası. Onun rahatı utanılası. Oturuşu ve bizi selamlaması keyfi alem. Manzara o kadar ki muhteşem.
 İçtiğiniz şu şişelerini atasınız gelmez değil mi? Çöplerinizi savurasınız. Çekirdek kabuklarınızı nehre fırlatasınız. Gelmesin efendim. Doğa yaşam. Doğa kainatı yaratanın lütfu. Doğa sizi kendinize getiren ahenk. Artıklarınızı kabul etmeyecek kadar nahif. Lütfen ve dahi lütfen.

Motor sesi duruyor ve rehberimiz Saklı Kapı Kanyonuna doğru yürüyeceğimizi söylüyor. İniyoruz tekneden. Kanyon bütün sırrını açmayacak kadar yeminli. Dokunmaya kıyamayacağınız yürüyüş yolumuzda sesimiz tekrar bize dönüş yaparken anlatmaya kelimelerin yetmediği bu yolda suyun izleri sizi yine hayretlere düşürüyor. Geçmiş yılların sel felaketinin izleri size değiyor. Siz nereye düştüğünüzü anlamaya bir akustiğin içerisinde göz değdirirken tam da şimdi şu anda anlatasınız gelmiyor bu mucizeyi. Gidin, görün, yaşayın, bakışın isterim.
Haa o üzerinize düşecekmiş gibi olan kayalar sizi de korkutur mu bilmem ama ben oralarda bir konser, bir film bir sahne çekimini şimdiden hayal ettim.
Bu güzel gün için dostlarıma, rehberimize ve bu güzellikleri bize bahseden Rabbime şükürler olsun. Rabbim çokça esirgeyen  ve bağışlayandır. Hüzünlerimizi alıp nehrin derinliklerine gömüp sizi büsbütün yenileyen Rahmandır O. Bin teşekkür.
Bu gizemli yolculuğu sizin de yapmanızı ister ve beni de davet etmenizi temenni ederim.
Doğa severlerin ilgisini çekeceğinden eminim. Selam ve muhabbetlerimle…


Sevcan.
O bir Adıyamanlı ve Malatya hayranı.
Elazığ Saklıkapı Kanyonlarını anlatmaya çalıştım. 
Eeee daha ne olsun.
Sahi gidecek misiniz peki ...
 

PAYLAŞ: