Malatya Yaşam Rehberi SON GÜNCELLEME: 23 Nisan 2020 01:36
Fındık yaprağı köftesinin hikâyesi
Alişan Hayırlı
Bisiklete bindim, dedim ki, ey bisiklet, bugün emir komuta sende, nereye gidersen oraya gidelim. Peki dedi.
“Ya Allah bismillah, sen gezimizi rast getir Ya Rabbi, bizi iyilerle karşılaştır, güzel hikâyeler yazmama vesile yarat, şu dar günümüzde bize umut aşılayacak güzel örnekler sergile!”
Duamızı da yapıp, yola koyulduk.
Barguzu girişinde, kanal boyunda, Gündüzbeyli köylümüz Yahya abinin evindeki güzel laleler çıktı önümüze… Demek ki bu ipucuydu, birazdan karşımıza çıkacak hikâyenin habercisiydi.
Lale fotoğraflarını çekip, tekrar bisiklete bindim, bisiklet kendiliğinden beni götürüyordu, sesimi çıkarmadım, demek ki bir bildiği var, dedim.
Az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik, tam Kilayik'in çıkışında, Yeşilyurt bahçe yolunun başında bir baktım ki, nur yüzlü bir teyzemiz ağaçtan yaprak koparıyor.
Hemen yanaştım, selam verdim, “selamın aleyküm Teyze!”
“Aleyküm selam oğlum, buyur, kimsin?” dedi.
Dedim, ben Bıldıkgil'in Keziban'ın oğluyum.
Şimdi benim yöntemim şöyle: Eğer bir teyze ile konuşuyorsam annemi söylüyorum, bir amca ya da dedeyle konuşuyorsam babamı söylüyorum. Usul bu bizim buralarda… Derken tanıştık, Sıdıka (Göğüş) Teyze'nin Gündüzbey'le de bağlantıları varmış, Mayagilin Selver'in akrabası imiş…
-Ne yapıyorsun teyze, bu hangi ağaç?
-Oğlum fındık yaprağı topluyorum, bu yaprakla köfte yapacağız.
-Fındık yaprağından, tıpkı kiraz yaprağı köftesi gibi mi? Ben hiç duymadım. Hâlbuki Gündüzbey'de annem, babaannem hep kiraz, ayva ya da fasulye yaprağından yaparlardı.
-Oğlum, fındık yaprağından da oluyor. Hem de çok lezzetli.
-Öyle mi, teyze ben hiç yemedim, ne zaman yapacaksınız, akşam ben dönüşte yine buradan geçip gideceğim.
(Kendimi acındırdım, bizim buranın teyzeleri ve amcaları çok merhametlidir, misafirperverdir. Ağlar gibi yaptım. Amacım dönüşte bu mahalli kültürün fotoğrafını çekmekti.)
Derdimi anladı;
“Tamam, oğlum canın sağolsun, akşam dönüşte uğra, senin hakkını veririz” dedi.
Bir sevindim, bir sevindim görseniz, öyle mutlu oldum ki, bisiklet bile anladı bendeki sevincin derecesini, sanki şaha kalktı, bahçe aralarından hızla Çırmıktı'ya aktı adeta…
İşte bizim bu yörenin insanları böyledir. Bağ köyleri (Tecde, Barguzu, Çırmıktı, Kilayik, Gündüzbey ve Banazı) insanındaki paylaşım duygusunu hiç bir yerde göremezsiniz. Komşusuna, yoldan geçene, nefsi kalana, ihtiyacı olana elindekini avucundakini verir, paylaşır.
Akşam dönüşte doğruca Sıdıka teyzenin evine uğradım. Fındık yaprağı köftesinin kokusu ta bir kilometre öteden geliyordu. Kapıyı çaldım, sosyal mesafe kuralına uydum, maskemi taktım, uzaktan pencere karşısından yaklaşık 10 metrelik bir mesafeden konuştum. Sıdıka Teyze önceden bahçeye koymuş benim hakkımı, hem de iki tabak… Biri bize biri de anneme… İyice duygulandım. Annemi bile düşünmüş. Allahım, dedim, bu ne güzel adet, ne güzel bir anlayış, ne muhteşem bir düşünce…
Teşekkür ettim, Allah razı olsun dedim, dualarını aldım ve evin yolunu tuttum. Bu arada dönüşte Sıdıka Teyze'nin oğlu Hasan abiyi aradım, hikâyeyi anlattım, yayınlamak için izin aldım. “Tabi ki, bu güzel hikâyeyi yayınlamakta mahsur yok, biz de memnun oluruz” dedi.
İzni de aldıktan sonra, eve kuş gibi uçup geldim. Bu mahalli kültürün fotoğrafını çektim ve yazısını hazırladım.
Teşekkürler Kilayik! Teşekkürler Kilayik'in güzel insanları!
******
Not: Fındık yaprağı köftesini mi ne yaptım? O bir yemek değil, mahalli kültür. Fotoğrafını çektim!